KÖK HÜCRE Kök hücreler vücudumuzda bulunan ana hücrelerdir. Bu hücreler sınırsız bölünebilme ve kendini yenileme yeteneklerinin yanı sıra, değişik organ ve dokulara ait özel hücrelere dönüşebilirler. Embriyo bölünmeye başladığından itibaren oluşan kök hücreler embriyonik kök hücrelerdir. Kök hücreler aynı zamanda embriyonun bundan sonraki gelişme dönemlerinde, yani doğum öncesi dönemde ve doğumla birlikte kordon kanında ve yetişkin vücudunda da özellikle kemik iliği ve yağ dokusunda bulunurlar. Embriyonik kök hücrelere göre gelişmenin daha sonraki basamaklarında görülen bu hücreler, giderek daha sınırlı bir bölünme ve farklılaşma yeteneği gösterirler. Yetişkin kök hücreler daha ziyade elde edildikleri organ ve dokuya dönüşme eğilimindedirler. Yetişkinde her organ ve dokuda aynı sayı ve potansiyelde kök hücrelere rastlanmaz. Örneğin, beyinde bu hücreler oldukça az sayıda bulunmaktadır. Bu nedenle beyin hasarlarında organ yenilenmesi çok sınırlıdır ve hasar genellikle kalıcıdır.
Bu özellikleri bakımından kök hücreler kanser, sinir sistemi hastalıkları ve hasarları, metabolik hastalıklar, organ yetmezlikleri, romatizmal hastalıklar, kalp hastalıkları, kemik hastalıkları gibi birçok alanda kullanıma sahiptirler. Günümüzde bu hastalık ve yaralanmaların bazılarının tedavisinde organ veya doku nakilleri yapılabilmektedir. Ancak uygun organ ve dokunun her zaman bulunamaması gibi büyük bir sorun mevcuttur. Bilim ve teknolojideki son gelişmeler doğrultusunda kök hücrelerin bu alanda kullanılabilmesi için araştırmalar devam etmektedir, ancak henüz tam olarak kullanıma girmemiştir. Bu tedavi organ nakline benzerlik göstermektedir, ancak burada organ yerine hücreler kullanılmaktadır. Organ nakline göre bir diğer farkı sağlıklı hücrelerin kişinin kendisinden alınabilir olmasıdır ve bu nedenle de doku uygunluğu gibi sorunlarla karşılaşılmaz. Ayrıca kordon kanı hücreleri de aynı amaçla kullanılabilmektedir, ancak sanıldığının aksine daha kısıtlı bir kullanım alanına sahiptirler.
Nöroşirürjide kullanım alanı beyin ve omurilik hasarlarının onarımı amacıyladır. Felç tablolarının düzeltilebilmesi umudu taşıyan bu tedavi şekli, bilimsel anlamda insanlar üzerinde uygulanabilecek niteliklere henüz kavuşmamıştır.
|